Kainatta yaratılan hiçbir nebat ve hayvan boş ve gereksiz değildir. Hatta bazıları daha da ön plana çıkarak ‘ben buradayım der’ derecesinde hareket eder. Bazen de gizli ihsan ve güzellikler vardır ki, ancak ihtiyacımız olduğunda fark ederiz. Tarla, bağ ve bahçede yaban otu olarak temizlediğimiz bitkilerin günü geldiğinde şifamıza vesile olduğunu düşünmek sanırım bu duruma en güzel örnek olur.
Evet, bazen ihsanlar gizli bazen de açık olur. Açık olana en güzel örnek ise hem gıdamız hem de şifa kaynağımız olan baldır. Baldaki şifa o kadar tescilidir ki, Kur’an dahi bundan bahseder.
Hem yüksek besleyici değere, hem de şifa özelliğine sahip olan bal, şüphesiz bu güce içeriğinde bulunan maddelerden dolayı sahiptir. Bu maddeleri biraz daha yakından incelediğimizde neden bahsettiğimiz daha iyi anlaşılacaktır.
Bal denince hemen tadı aklımıza gelir. Hatta deyimlere konu olmuştur. "Bal anlatılmaz yemek lazımdır" diye. İkinci bir bal farkındalığı da kokusundan kaynaklanır. Ve hemen hemen her bölgenin bal kokusu da farklı farklı olur. Balın sahip olduğu farklı tat ve kokunun kaynağı ise, içeriğinde bulunan değişik şeker ve moleküler kombinasyonlarından ileri gelir.
Balın büyük bir bölümünü oluşturan meyve şekeri (levulose, %40), üzüm şekeri (%34) ve sakroz (%2) balın tadından sorumludur. Bununla birlikte %17 su ve %7 diğer maddeler (demir, sodyum, potasyum, klor, kükürt, sülfür, magnezyum, fosfor, manganez, alüminyum, gümüş, albumin, dekstril, polen, vitaminler (tiyamin, riboflavin, askorbik asit, pantotenik asit, niyasin, pirisdoksin, folik asit, biyotin, nitrojen, protein ve asitler) ile balın kimyasal yapılanması ortaya konur. Ayrıca yukarıda sayılanların haricinde früktoz, glikoz, rafinoz, sakkaroz, erloz, kestoz, melezitz, maltoz ve izomaltoz gibi şeker yapıları da balda yer almaktadır. Bu değerlerden dolayı da bal, hem gıda hem de enerji kaynağıdır. Bu özelliğinden faydalanmak istersek bir kaşık balı suda eriterek almamız yeterli olacaktır. Çünkü balın suda eritilip alınması ile içeriğindeki şekerler sindirim işlemsiz hemen kana geçerek bedenin ihtiyacı olan enerjiyi sağlayacaktır.
Balın değeri bu kadarla da kalmaz. Bedensel organizasyonlar için gerekli olan proteinler, enzimler, vitamin ve mineraller de balda yer almaktadır. Bu içerik balı öyle bir yere oturtur ki, bal bedensel işleyişlerin hemen hemen hepsinde yer alır. Bu nedenle de bedende ne yapmak isterseniz bala ihtiyaç duyarsınız. Bu ihtiyaç bazen gelişim için bazen de tedavi için olur.
Şüphesizdir ki, balın tedavi yönü daha ağır basar. Çünkü hastalıklar en çok ihtiyaç duyulan anlardır. Gıdalarımızı bazen biri yerine diğerini alarak telafi edebiliriz. Ama iş tedavi olunca hedef ve kullanılan araç sayısı azalır. Ve rastgele bunun yerine şunu al diyemezsiniz.
Bala şifa kaynağı olarak baktığımızda da şu gerçek ortaya çıkar;
Bal, küçücük bir canlının binlerce çiçeği dolaşarak elde ettiği bitki ekstrelerini, belirli kombinasyonlar ile bir araya getirerek ortaya koyduğu ilacın ismidir. Bu ilacın güç ve etki sahası da hazırlandıkları bitkilere bağlı olarak bölge bölge değişim gösterir. Buna bağlı olarak da bazen sindirim sistemi, bazen de solunum rahatsızlıklarında bal aktif olarak tedavide yer alır. Okaliptus bitkisinden hazırlanan bal, solunum sisteminde daha çok faydalı iken; çam balı ise sindirim sistemi rahatsızlıklarında daha çok faydalıdır. Bölgesel farklılıkları bir kenara bırakırsak balı genel etkisi ile her tedavinin yanı başında görmemiz mümkündür.
Arıların yutak üstü salgı bezlerinden salgılanan glüko oksidaz enziminin glikozu okside etmesi ile balın içerisinde oluşan glukonik asit ve H2O2 (hidrojen peroksit), balı antibakteriyel hale çevirir. Bu etki ile de bal, bakterilerin ezeli rakibi olur. Buna bağlı olarak da enfeksiyon durumlarında bedende koruyucu etki meydana getirir.
Ayrıca bal, karaciğerde glikojen düzeyini yükselterek metabolik olayların hızlanmasına yardımcı olur. Böylece karaciğerin baş görevi olan detoksik etki, yani kanı temizleme etkisi maksimuma ulaşır. Buna bağlı olarak da beden faaliyetleri daha rahat yürütülür.
Üst satırlarda söylendiği gibi balı beden faaliyetlerinin her birinde görmek mümkündür. Balın diğer bir özelliği ise beraber alınan gıdalardan maksimum fayda sağlanmasıdır. Bu etki ise bal içerisinde bulunan enzimlere bağlı olarak yürütülür. Bu enzimler ya direkt olarak alınan gıdalar ile etkileşime girer, ya da sindirim sisteminin desteklenmesi ile gıdalardan bedene maddesel geçiş arttırılır. Özellikle ballı macunlar, balın bu etkisine bağlı olarak hazırlanır. Örneğin çörek otu balla alındığında ayrı bir güç kazanır. Ballı karışımların sayısını artırmakta mümkündür. Balla beraber alınan adaçayı, adaçayının etkisini maksimuma ulaştırırken; ballı ıhlamur da güçlü bir boğaz yumuşatıcı olarak görev yapar. Böylece balla hazırlanan bu karışımlar hem maksimum güçlü hem de maksimum korunaklı olur.
Bazen de bal maserasyon malzemesi olarak kullanılır. Yani içerisinde bekletilen malzemeleri parçalar ve içeriklerini maksimum olarak dışarı çıkarır. Buna en güzel örnek de turpla hazırlanan baldır. Safra ve böbrek taşlarından romatizmal şikayetlere, kanser rahatsızlığından savunma sistemi yetersizliklerine kadar birçok alanda faydalı olan turp, esas itibariyle de boğaz şikayetlerinde etkindir. Tekrarlayan akciğer ve boğaz enfeksiyonları, öksürük ve ses kısıklığı ana etki alanlarıdır. Bu tür rahatsızlıklarda turptan maksimum faydayı elde etmek için de balı aktif çözücü olarak kullanırız. Bir gün boyunca balla turp yan yana kaldığında oluşan reaksiyonlar sonucunda turptaki etken maddeler ortaya çıkar ve sulanma meydana gelir. Oluşan bu suyun alınması ise ses kısıklığından öksürük şikayetlerine kadar birçok rahatsızlıklarımıza iyi gelmektedir.
Yukarıdaki örnekler de olduğu gibi bal birçok gıda ve bitki ile de beraber kullanılabilir. Fakat dikkat edilmesi gereken husus, gıda haricindeki alımlar için neyin ne kadar kullanılacağının iyi bilinmesidir. Kaş yapalım derken gözden olmayalım. Ama şu usulü de hiç unutmayalım; gıdalarımız ilaç, ilaçlarımız da gıdamız olsun.