Günümüz tıbbının tanı alanındaki başarıları ne yazık ki tedavi alanına aynı ölçüde yansımamaktadır. Birçok hastalık teşhisinde çok ileri teknikler ortaya konurken, tedavilerdeki yaklaşımlar 80 sene öncesinin özelliklerini korumaktadır. Bu yaklaşımlarda, tansiyon hastalarında tansiyon düşürücüler devreye girerken, şeker hastalarında da şeker düşürücüler kullanılır. Alerji hastalarında alerjiyi baskılayanlar ve mide hastalarında da asit bloke eden ilaçlar aktif görev alır. Seksen sene önceki yaklaşım ne ise, şimdi de aynı uygulamalar sıcaklığını korumaktadır. Sadece değişen yeni yeni kimyasal formüllerdir. Ama düşünce hep aynıdır. "Çıkanı baskıla." Antiler dünyasından oluşan bu yaklaşımın ana nedeni ise insana bakıştaki yetersizliktir.
Bu yetersizliğin temelleri ise 200 sene önce atılmıştır. Bu temellere göre insan ya bir makine ya da kimyasal reaksiyonlar bütünü olan bir laboratuvardır. Bu algıya göre bir makine gibi değerlendirilen insanın arıza yapan parçası tamir edilir ve yola devam edilir. Bazen de kimyasal reaksiyonlar baskılanarak ortaya çıkan negatif süreçlerin düzeltileceği düşünülür. Bu nedenle düşman olarak görülen seratonin ve ya dopamin düzeylerinin bir an önce baskılanacağı tedaviler hedeflenir. Fakat unutulan bir gerçek vardır; insan ne bir makine ne de kimyasal reaksiyonlar bütünüdür. Çünkü insan yedi kat semadan enerji boyutlarına kadar bağlantılı, akıl, ruh, kalp ve birçok yetilere sahip bir varlıktır. Bu zenginlik içindeki insana bir makine veya kimyasal reaksiyonlar bütünü gibi bakmak hem yetersizlik hem de haksızlık olacaktır. İşte günümüz tıbbındaki yetersizliğin ana kaynağı da budur.
Bu bakış açısı ile dar çerçevelere hapis edilen insan bedeni, nedeni belli olmayan hastalık yumakları haline gelir. Niyeler cevapsız kalır. Niye tansiyonum var, niye şekerim var, niye alerjim var, niye niye niye…
Niyelerin cevapsız olduğu bir durumda da yapılacak tek bir şey vardır. O da çıkanı baskılamak. İşte bu esnada antiler devreye girer ve kolesterol artışından şeker seviyesindeki yükselmeye kadar birçok bedensel durum nedenleri ortaya konmadan baskılanır. Antihipertansifler tansiyonu, antidiyabetikler şekeri, antihistaminikler de alerjileri baskılar. Siz baskıladıkça da beden tekrar aynı süreçleri bedene katlamalı olarak yaşatır. Bu esnada da beden daha çok baskılanır. İlaçlar birken iki olur veya ilaç dozları artırılır. Bu yaklaşım beden artık ses çıkaramaz hale gelinceye kadar devam eder. O zamanda bedende yeni hastalık süreçleri devreye girer. Belli bir süreçten sonra da torba torba ilaçlar devreye sokulur. Fakat bu yaklaşımların hiçbiri hastalıkların ortadan kaldırılmasına yetmez. Artık tansiyonumuz, şekerimiz, alerjimiz ve eklem problemlerimiz ve bu problemleri baskılayacak torbalarca ilaçlarımız vardır.
Yapılması gereken ise insana insan gibi yaklaşarak hastalıkların alt yapılarını ortaya koymaktır. Bu yaklaşım ile bedenimiz niye tansiyonunu yükseltmiş ise o çözülür. Bunun için de bedene bakarken yedi kat semalara namzet bir varlık olarak bakmak yerinde olacaktır. Böylece direkt bir şeyleri baskılamak yerine madde atı yapıları da tanı yöntemlerine dahil edilerek tedavi süreçleri şekillendirilecektir. O zaman torbalarca ilaç yerine sağlıklı bedenler ortaya konacak, tıp tıp tedavi yerine tıpa tıp tedavi reçeteleri oluşturulacaktır. Belki bir yudum su buna vesile olacaktır.
Tıp tıp tedaviler yerine tıpa tıp sağlıklı günlere…