Vücutlarımız artık antibiyotiklere dirençli hale gelmeye başladı. Şimdi ise yapmamız gereken savunma sistemimize güvenerek doğal destekler ile hastalıkların üstesinden gelmeyi öğrenmek, antibiyotikleri en son devreye sokmaktır.
Bakteriyel enfeksiyonlar ve bazı parazitsel rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan ilaçlara antibiyotik adı verilir. Antibiyotikler ilk çıktığı dönemler ve etkinlik sahasına göre tıp alanındaki en büyük icatlardan birisi olarak görülmektedir. Birçok enfeksiyon karşısında çaresiz olan insanoğlunun imdadına tabir yerinde olursa Hızır gibi yetişmiştir. Fakat bu algı ne yazık ki son dönemde biraz deforme olmuş, antibiyotikler ve etkinlikleri sorgulanmaya başlanmıştır. Bunda da birçok etken söz konusudur. 1929 yılında Alexander Flemming tarafından bir rastlantı sonucu icat edilen Penicilin, savunma içgüdüsü ile zararlı bakterileri öldüren bir mantar türüdür. Bu buluş ile sağlık alanında bir çığır açılmış ve birçok salgın hastalık etkin bir mücadele ile ortadan kaldırılmıştır. Daha sonraki yıllarda bu yaklaşım ile birçok yeni antibiyotik geliştirilmiş ve tıbbın hizmetine sunulmuştur. Günümüzde ise 5000 civarında antibiyotik bilinmektedir. Yani antibiyotikler altın çağını yaşamaktadır.
ALTIN ÇAĞ BİTİYOR
Fakat, bu rakamlar ve ortaya konanlar bizleri aldatmasın. Çünkü, antibiyotiklerin altın çağı bitti ya da bitmek üzere. Bunun nedenlerinin ortaya konması ise toplum sağlığı açısından ciddi bir öneme sahiptir. Çünkü, görünürde yüzyılın buluşu bitirilmiş ve yerine konacak alternatifler de deklere edilmemiştir. Peki çağların buluşu olan antibiyotikler niçin bitti ve bundan sonra ne yapılması gerekir. "Antibiyotikler niçin bitti?" hususu iki esasa dayanmaktadır. Birincisi, antibiyotiklerin ayırt etmeksizin vücuda da zarar vermesi, diğeri ise direnç gelişimine bağlı olarak antibiyotiklerin etkinliğinin ortadan kalkması. Antibiyotikler iç güdüleri gereği canlıların karşısında olan bir yapıya sahiptir. Her ne kadar zararlı canlılar hedefte olsa da bazen bu ayrım tam yapılamamakta ve beden de bu saldırıdan nasibini almaktadır. Çünkü beden de bir canlıdır ve bedeni diğer canlılardan ayırt edecek olan bir içgüdü antibiyotiklerde mevcut değildir. Bu nedenle zararlı canlılara verilen zararın aynısını beden de görmektedir. Özellikle de geniş etkili antibiyotikler bu konuda daha etkin olmakta ve bu etkinliğe bağlı olarak da birçok organ ve sistem hasar görmektedir.
YENİ ENFEKSİYONLAR
Antibiyotiklerin bedene verdiği zarara kısaca bakarsak vücut üzerindeki negatif etkinliği daha da netleşecektir. Bağırsak florasının bozulması ile ortaya çıkan ishal, bunlardan en masumudur. Ama basit görülen ishal özellikle çocuklarda ölüme kadara götürebilir. Antibiyotik alımının diğer bir yan etkisi ise savunma sistemimizi koordine eden hücrelerimizin faaliyetlerini yeterli yapamaması sonucu ortaya çıkan savunma yetersizliğidir. Buna bağlı olarak da yeni enfeksiyonlara zemin hazırlanır ve enfeksiyonlar beden de daha çok hasara neden olur.
ALERJİ VE OBEZİTE
Çağımızın hastalığı olarak görünen obezite dahi son yapılan çalışmalarda antibiyotik alımı ile ilişkilendirilmiştir. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, antibiyotik kullanan çocuklarda obezite yatkınlığı ciddi olarak artış göstermektedir. Antibiyotik kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan diğer bir tehlike ise alerjik hastalıklardaki artıştır. Savunma sisteminin antibiyotikler ile bozulması ve beden hassasiyetinin değişmesi bunda en büyük etkendir. Antibiyotiklerin yerli yersiz kullanımı da bu tehlikeyi daha da arttırmaktadır.
ORGAN HASARLARI
Antibiyotiklere bağlı olarak ortaya çıkan organ hasarları ise başlı başına ciddi bir sorundur. Ani gelişen böbrek yetmezliklerin yüzde 25'i ilaç ve antibiyotik kullanımına bağlıdır. Metabolizma açısından önemli bir organ olan karaciğerin bozulmasında da antibiyotiklerin etkinliği büyüktür. Ayrıca kalp ve dolaşım problemleri ve buna bağlı ölümler de antibiyotik alımına bağlı olarak sıkça görülmektedir. Bir de bazı hastalıklar vardır ki yapılan çalışmalar ile antibiyotik alımına bağlı direkt ilişkilendirilmiştir. Meme kanseri bunlardan sadece bir tanesidir.
GEREKSİZ KULLANIM
Antibiyotiklerin etkinliğini azaltan diğer husus ise, hastalık etkenlerinin antibiyotiklere direnç geliştirmesidir. Bu sürecin oluşmasında birçok etken söz konusudur. Bu gelişim sonucunda da etkin birçok antibiyotik artık işe yaramaz hale gelmiş olur. Peki niçin etkin olan antibiyotikler etkisiz olmuştur. Antibiyotiklerin etkinliğini azaltan direnç gelişiminin en baş nedeni ise gereksiz yere antibiyotik kullanımıdır. Doktor kontrolü olmadan sorumsuzca kullanılan antibiyotikler ciddi sorunların davetçisidir ki, bunların başında da antibiyotiklere olan direnç gelir. Direnç gelişmesi durumunda antibiyotiğe duyarlı bakteriler ölürken duyarlı olmayanlar yaşantılarına ve enfeksiyon oluşturmaya devam eder.
HAYVANSAL GIDA YOLUYLA
Gıda hayvanlarına verilen antibiyotikler de insanlardaki direnç oluşumunda etkindir. Çünkü yenen etler ile aynı etki insanlara da geçerek bu vasıta ile dirençli durum insanlara da aktarılmış olur. Hayvanlarda antibiyotik kullanımı enfeksiyon gerekçesinden ziyade daha çok ticari amaçlıdır ki, hayvanların büyümesi için uygulanır. Bu da işin vahametini daha da arttırır. Son yapılan düzenlemeler ile FDA (Dünya Gıda ve İlaç Örgütü) artık ticari antibiyotik uygulamalarını yasaklamıştır. Artık hayvanların büyümesi ve gelişimi için değil hastalıklarının tedavisi için antibiyotik kullanılacaktır. Bu iyi ama geç kalmış bir uygulamadır.
RAHATLAYINCA KESİLMEZ
Ayrıca enfeksiyon tedavilerinde ilgili antibiyotikler değil de geniş alanlı antibiyotiklerin kullanılması direnç gelişiminde diğer bir etkendir. Antibiyotik direnç gelişimine neden olan bir diğer uygulamada antibiyotiklerin verilen sürelerde alınmayışıdır. Antibiyotikler ağrı kesiciler gibi anlık müdahale ilaçları değildir. Bu nedenle şikayetleriniz rahatlasa bile antibiyotikler istenen süreçte kullanılmalıdır ki, geride kalan mikroorganizmalar antibiyotiğe karşı direnç geliştirmesin. Diğer bir direnç nedeni ise hekimler tarafından çok rahatlıkla antibiyotiklerin yazılmasıdır.
İdarelere düşen görevler
Doktor ve sağlık personeli eğitim ve seminerler ile antibiyotikler konusunda bilinçlendirilerek toplumsal farkındalık oluşturmalı. Böylece bilinçlenen halk gerekli ve istenen miktarlarda doktor kontrolünde ilaç tüketmelidir. Hayvancılıkta kullanılan antibiyotiklerin sınırlandırılarak gerekli durumlar dışında alımı yasaklanmalıdır. Tarım ve hayvancılık uygulamalarında toprağa karışımı yüksek olan antibiyotik uygulamalarına müsaade edilmemelidir.
NE YAPMALAYIZ?
Dünyada ilk sıralarda antibiyotik kullanan toplum imajımızı bir an önce terk ederek başlayabiliriz. Gerektiğinde gerektiği miktarda ve doktor kontrolünde antibiyotik tüketerek ilk önlemimizi almış oluruz. Virüslerin neden olduğu durumlarda ve ateşlenmelerde kesinlikle antibiyotik almamalıyız. Verilen tedavileri istenen süre ve miktarlarda uygulamalıyız. Koruyucu amaçlı ve uzun süreli antibiyotik kullanımından kaçınmalıyız. Evde ilaç dolabında bulunan antibiyotikleri rastgele kullanmamalıyız. Başkasının kullandığı antibiyotiği doktor kontrolü olmadan almamalıyız. Hayvancılık ile uğraşıyorsak hayvanlara gereksiz yere ve veteriner kontrolü olmadan antibiyotik vermemeliyiz.
Yazının tamamını okumak için tıklayın