Eskiden insanlar bilinçsiz olarak organ saatlerine göre yaşar dolayısı ile sağlıklı kalırlardı. Şimdilerde ise organlarımıza göre değil teknolojik imkanlara göre yaşıyoruz. Durum böyle olunca da hormanal işleyişten dolaşıma kadar birçok faaliyet sekteye uğruyor. Buna bağlı olarak da sıhhatimiz...
Organların da saati olur mu diye düşünmeyin. Öyle bir olur ki, bizler farkında olsak da olmasak da organlarımız muazzam bir dakiklik içerisinde bu saatlere göre görevlerini yürütürler. Hangi organ ve sistemimizin ne zaman aktiflenip ne zaman pasifleneceği bu saatlere göre organize edilir. Bedenimizin bu faaliyeti için de yanında bir saat taşımasına gerek yoktur. Doğum anından itibaren hatta anne karnında iken tıkır tıkır bu saatler işler...
EVREN VE İNSAN SAATİ AYNI
Peki bu saatler bizim için niye önem taşır. Bu zamana kadar yürütülen vazife bundan sonra da devam etsin diyebiliriz. İşte sorun da tam burada. Çünkü, eskiden insanlar farkında olmadan organ saatlerine göre yaşar ve buna bağlı olarak da sıhhatli olurlardı. Hatta bu yaşantı sıhhatli olmanın da ana kaynağı idi. Gece yatışından sabah kalkışa, hatta yemeden içmeye kadar bütün yaşamsal faaliyetler bu saatlere göre dizayn edilirdi. Şimdilerde ise biz organlarımıza göre değil teknolojik imkanlara göre yaşıyoruz. Artık teknolojik imkanlara bağlı olarak gecelerimiz gündüz, gündüzlerimiz de gece olmuş. Eskiden ayak uydurduğumuz organlarımızı şimdilerde biz kendimize uyduruyoruz. Durum böyle olunca da hormanal işleyişten dolaşıma kadar birçok faaliyet sekteye uğruyor.
Buna bağlı olarak da sıhhatimiz. Bu bağlamda, organ saatlerimizin bilinmesi ile biraz da biz organlarımıza ayak uydururuz. Yatmamız gerektiğinde yatar, yememiz gerektiğinde yer, aktif olmamız gerektiğinde de aktif oluruz. Bu nedenle şimdilerde organ saatlerinin bilinmesi sıhhatimiz açısından eskilere göre daha da önem taşımaktadır.
Bedenimizin işleyişi belirli bir nizam ve ölçüye tabidir. Belirlenen bu ölçüler de insanın evren ile olan uyumunun sonucudur. Nasıl ki evrensel işleyişler de gece gündüzü, kış yazı, saatler diğer saatleri sıralı bir şekilde izliyorsa, organ ve sistemlerimizin çalışması da belli bir sıra ve saate göre gerçekleşmektedir.
24 SAAT FARKLI
Günün 24 saati farklı organların farklı aktivasyonları söz konusudur. Bazı saatlerde organlar maksimum aktivasyon gösterirken bazı saatlerde de aktivasyonunu minimuma düşürür. Dolayısıyla gece ve gündüz organlarımızın çalışma yoğunlukları değişmektedir. Gündüz saatlerinde aktif olan organlarımız gece pasifleşmekte, gece aktif olan organlarımız da gündüz pasifleşmektedir. Özellikle de aynı saatler arası aktif ve pasiflikleri sıralı şekilde olmaktadır. Örneğin, kalın bağırsağımızın aktif olduğu saatler sabah 5-7 arası iken, pasif olduğu saatler ise akşam 17-19 arasıdır.
Organlar aktif olduğu saatlerde maksimum kapasitede görev yaparken pasif olduğu saatlerde ise minumum seviyede görev yapar. Organ saatlerinin en önemli dilimini ise gün dönümlerini ifade eden sabah ve akşam vakitleri oluşturur. Bu nedenle özellikle organlarımızın sabah ve akşam saatlerinin bilinmesi günün diğer dilimlerinin performansı açısında önem taşır.
ORGAN MESAİSİ 3'TE BAŞLAR
Organlarımızın mesaisi saat 3'de başlar. Belki bize biraz erken gelebilir. Ama mesai erken başlar. Bu mesaide ilk devreye giren organımız ise akciğerlerimizdir. Sabah 3 ile 5 arasında aktif olan akciğerimiz bedenin gün boyu kullanacağı aktif oksijen enerjisini içine alır. Bu saatler bedenin güne hazırlandığı ilk saatler olduğu için de ayrıca önem taşır. Çünkü bu saatlerde alınan enerji günün verimli geçmesine yardımcı olur. Bu nedenle bu saatlerde uyanık olmak akciğer performansını ve dolayısıyla da gün içindeki aktivasyonumuzu pozitif olarak etkiler. Ayrıca uykuyu destekleyen melotonin hormonunun bu saatlerde azalmaya başlaması ise, bu saatlerin bedenin uyanma ve faaliyetlere başlama zamanı olduğunun bir başka göstergesidir. Akciğerin ilk saatlerinde olmasa da en azından 4-5 arası son saatlerin yakalanması organ verimliliği açısından yeterli olacaktır. Hayatın göstergesi solunum solunumun kaynağı ise akciğerlerimizdir. Bu nedenle de akciğerlerimizin verimliliği bütün hayatsal fonksiyonlar açısından ayrı bir değere sahiptir.
5 İLE 7 ARASI UYANIK OLMALI
İlk doğum anında akciğerlerimizin faaliyete geçişi ile hayat startımız da verilmiş olur. Aynen bunun gibi günün startının verilmesi de akciğerlerin devreye girişi ile başlar. Bu startın ardından da önemli bir organımız olan kalın bağırsağımız aktif olarak göreve başlar. Kalın bağırsağımızın aktif görev aralığı ise akciğerlerde olduğu gibi ikişer saattir. Bu nedenle sabah 5 ile 7 arası kalın bağırsaklarımızın aktif olduğu saatlerdir.
Bu saatlerden faydalanabilmek için de uyanık olmamız gerekir. Bu saatlerde uyanık olursak kalınbağırsak sistemimiz maksimum faaliyet ortaya koyar. Böylece bağırsak sistemimizde biriken atıklar bütünü ile dışarı atılarak tam bir temizlik süreci gerçekleştirilir. Tam tersine bu saatlerin uyku ile geçirilmesi kalınbağırsağın aktif saatinin geçmesine ve bağırsaklarda biriken atıkların atılamamasına neden olur. Bu da kabızlık dahil birçok bağırsak sorununa yol açar. Bu nedenlidir ki, bu saatler doğudan batıya birçok eski öğreti de uyanık geçirilmesi gereken zamanlar olarak ifade edilmektedir.
SABAH YE AKŞAM İSTİRAHAT ET
Kalın bağırsağımızın ardından aktiflenen diğer organımız ise midemizdir. Çünkü atıkların temizlemesi ile boşalan bedenimiz yeni girdilere hazır hale gelmiştir. Bu girdilerin ilk kapısı da midemizdir. Midemizin aktif olduğu bu saatler ise kahvaltı öğünün olduğu vakitlerdir. Bu saatlerde mide sindirimi çok güçlü olduğu için bu vakitlerde yapılacak kahvaltıdan maksimum fayda ve minumum zarar ortaya konur. Buna bağlı olarak da bu saatlerde yapılan kahvaltı sayesinde bedenin gün boyu kullanacağı enerji depoları da doldurulmuş olur.
Enerji giriş kapımız olan midemizin aktif saati ise 7 ile 9 arasıdır. Bu vakitlerde aktif olan midemizin pasif olduğu saat ise akşam 19- 21 arasıdır. Bu da gösterir ki sabah yemenin saati, akşam ise midenin istirahatinin. Halk arasında yaygın olan bir sözün doğruluğu da burada ortaya konmuş olur. "Sabah kendi yerine, öğlen dostunun yerine, akşam ise düşmanının yerine ye"
Mide aktifliğinin ardından saat 9- 11 arasında devreye giren dalak organımız ise birçok hücresel faaliyetin organizasyonunu sağlar. Bu işlemin ardından organize olan hücresel yapıların hedeflerine ulaşması gerekir ki burada da kalp devreye girer.
11 VE 1 ARASI ŞEKERLEME
Bu takipte sırada ne var dersiniz? Elbette kalbimiz. Bunu tahmin etmeniz çok zor olmamıştır. Çünkü yeni bir güne başlıyorsunuz ve sindiriminizin desteklenmesi, ilgili maddelerin ilgili yerlere ulaşması gerekiyor. Bu görev dolaşım sistemimize, dolaşım sistemimizin aktif hale gelmesi de kalbimize bağlıdır. Kalbimiz, dalağın faaliyetlerinin arkasından sabah 11-13 saatleri arasında devreye girer. Kalbin bu saatlerde aktif olması, dalak tarafından yapılan kanın ve kahvaltı ile alınan gıdaların uygun yerlere ulaştırılmasını yardımcı olur.
Bu saatler hormonal sistemimizin de aktif hale geldiği ve bu aktivasyonun ilgili yerlere ulaştırılması için kan deveranının artışına ihtiyaç duyduğumuz vakitlerdir. Görüldüğü üzere bu saatlerde ağırlıklı olarak iç sistemlerimiz dizayn edilir. Bu nedenle bu vakitlerde ek yorgunluklardan uzak olunması gerekir. Hatta kalbimizin aktif olduğu bu saatler gün içinde dinlenmenin en uygun olduğu vakitlerdir. Ek yorgunluklar hem vücudumuzun faaliyetlerini engelleyecek hem de kalp rahatsızlıklarını tetikleyecektir. Bu vakitlerde alacağınız yarım saatlik bir uyku sağlığınıza artılar katar. Öğlen saatlerinde verilen iş molalarının hikmeti sanırım daha iyi anlaşılmıştır.
Astım krizleri saat 4'te kalp krizleri saat 6-10 arasında
Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, sabah saatleri, özellikle 4- 10 arası solunum ve kalp problemleri açısından riskli saatlerdir. Bu saatler bedenin aktiflenmeye geçiş yaptığı ve güne hazırlık süreçlerinin tamamlandığı vakitlerdir. Bu nedenle bu vakitlerde uykudan ziyade uyanık olmamız önem arz eder. Akciğerlerin devreye girmesi gerektiği saatler olan sabah 4 sıralarında astım krizlerinin oluşması ve yetersiz oksijen kapasitesine bağlı olarak 6-10 arasında kalp krizlerinin ortaya çıkması bu nedenledir.
Arayışla başlar kazançla sonlanır
Gece 3'te başlayan beden yolculuğu yine 3 suralarında karaciğer faaliyetleri ile son bulur. Sabah arayış ile başlayan saatler gece sonunda kazançlar ile son bulmuştur. Bu saatlerin verimli olarak kullanılması ile gün sonundaki verimlilik de artacaktır. Aksi taktirde kazançların az, harcamaların ise çok olduğu bir beden ortaya çıkacaktır ve bu durum ise sağlık açısından istenmeyen süreçleri ortaya koyacaktır.
Alerjiler 8, mide şikayetleri akşam 7'de
Ayrıca kalın bağırsağın temizlenmesini organize ettiği vakitler olan 5-7 saatlerinin ardından alerjilerin ortaya çıkması ise temizlenmenin eksikliğine bağlı olarak alerjilerin tetiklendiğini göstermektedir. Mide sistemimizin pasif olduğu saatler olan 19-21 arası ise mide şikayetlerinin de başladığı vakitlerdir. Bu vakitlerde yemelerimizi azaltarak biyolojik saatimize uygun hareket etmeliyiz. Aksi takdirde ciddi mide problemleri ortaya çıkabilir. 11-13 arasında aktif olan kalbimizin pasif olduğu saat ise safranın aktif olduğu 23-01 arasıdır. Yani gece vakitleri istirahat saatleridir.
Safra kesemiz istirahatin başlangıcını belirler
Safra kesemizin aktif olduğu 23-01 suraları günün yorgunluğunun bedenimize çöktüğü ve ne kazanıp kazanmadığımıza bakma zamanlarıdır. Bu işlemin sonunda da, gün boyu elde edilenler değerlendirilip atılması gerekenler atılacak ve faydalı olanlar ise hücresel yapılara kazandırılacaktır. Saat 23-01 saatleri arası aktiflenen safra kesesi tam da bu görevi üstlenir. Bu görevde de yalnız değildir. Yakın dostu olan karaciğer en baş yarımcısıdır. Safra kesesi ve karaciğerimiz yürütmüş olduğu sentez ve detoks faaliyetleri ile günün değerlendirmesinin ardından bedensel yapıların iç faaliyetlerini koordine eder. Bu saatler yeme içme yerine tam tersine dinlenme vakitleridir. Bu iki organında aktif olduğu saatlerde maksimum verimin elde edilmesi için uykuda olmak birincil şarttır. Böylece beden iç işlemlerine daha rahat konsantre olabilir. Akşam artan melatonin hormonu ve faaliyet hormonlarındaki azalmalar bunun en iyi göstergesidir.
Haberin tamamını okumak için tıklayın